
AB yüksek mahkemesi Perşembe günü, işyerinde dini kıyafet ve diğer sembollerin giyilmesi yasağının, tüm işçiler ve çalışanlar için geçerli olduğu sürece ayrımcılık teşkil etmediğine karar verdi.
Avrupalı sulh yargıçları, Müslüman bir kadının, bir röportaj sırasında şirketin dini sembollere karşı tarafsızlık politikasına rağmen başörtüsü takacağını söylediği için onu işe almayı reddeden bir şirkete açtığı davaya bakan bir Belçika mahkemesinin talebi üzerine karar verdi.
Mahkeme’ye göre, din ve inanç, ayrımcılığa karşı koruma için iki değil, bir farklı gerekçe olarak görülmelidir, aksi takdirde Birlik hukukunda sağlanan istihdam ve meslek alanında eşit muamelenin temel çerçevesi etkilenecektir ve özellikle 2000/78 sayılı Direktifte.
Hakimler, “din veya inanç” temelli ayrımcılık zemininin “siyasi veya diğer görüş” temelinden ayırt edilmesi gerektiğine ve bunun hem dini inançları hem de felsefi veya manevi inançları kapsadığına karar verdiler.
Bu nedenle, Mahkeme, “bir işletmenin iç çalışma yönetmeliğinin, çalışanların, ne olursa olsun, dini veya felsefi inançlarını konuşma, kıyafet veya başka herhangi bir şekilde dışa vurmalarını yasaklayan bir hükmünü, Görünür bir şekilde dini imalar taşıyan bir sembol veya kıyafet giymek isteyen çalışanlara karşı ” din veya inanca dayalı” doğrudan ayrımcılık.
Koşul, hükmün genel olarak ve ayrım gözetilmeksizin uygulanmasıdır”.
Ancak Mahkeme, bazı dini sembollere müsamaha edilir ve diğerlerine müsamaha gösterilmezse, işverenin böyle bir ayrım yapmaya fiilen ihtiyacı olduğu gösterilmedikçe, bu dolaylı ayrımcılıktır, dedi.
Bir “Belçika davası” ile ilgilense de, AB Adalet Divanı’nın kararları, benzer içerikteki davalara bakan 27 üye ülkedeki tüm yargı kurulları için bağlayıcıdır.